
Nazlı Ayça Özkarahan: Okuma Alışkanlıkları - Hakan Bıçakçı
Okuma Alışkanlıklarının Bu Haftaki Konuğu: Hakan Bıçakçı
Hakan Bıçakçı’yı ilk kez Hikâyede Büyük Boşluklar Var kitabıyla tanımıştım ardından Apartman Boşluğu ile devam ettim ve nihayetinde onun sadık bir okuyucusu olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. O, modern insanın, şehrin ve içsel gelgitlerin karanlık ve kırılgan yerlerini büyük bir ustalıkla anlatan bir yazar. Anlatılarında karakterlerin ötesinde mekânları da başlı başına psikolojik karakterlere dönüştürerek, gerilimle mizahı enteresan bir kıvraklıkla harmanlayarak metinlerinde çok katmanlı bir denge kuruyor.
Hangi yıl olduğunu tam hatırlamıyorum ama Gergedan Kitabevi’nde bir söyleşisine katılmıştım. Kısacık bir sohbete ne çok şey sığdırdığını görmek şaşırtmıştı beni. Zihnimde sadece yazarlığıyla değil, keyifli sohbetiyle de yer etmiş ki, geçen yıl Studio Gaia’da Jale Sancak’ın konuğu olacağını duyduğumda fazlasıyla sevinmiştim. Bu kez yazarlık, yazı türleri ve yazma süreci konuşulmuştu. O söyleşideki paylaşımcı ve şeffaf hali ayrıca dikkatimi çekmişti. İnsan bir yazarı rastgele seçmiyor mutlaka ortak bir değerde ya da dertte buluşuyor kanımca.
Söyleşide verdiği yanıtları yazılarındaki o kendine has mizahı hissederek okudum. Özellikle bir kitabı ikinci kez okuma meselesini öyle güzel anlatmış ki, o an zihnimde bir kitabın kapağını yeniden açarken, geçmişteki hâlimle karşılaştığımı hayal ettim.
Ben daha fazla sözü uzatmayayım ve sizi Hakan Bıçakçı’nın okuma alışkanlıklarıyla baş başa bırakayım.
Okumayı sevmenize vesile olan ilk kitap veya yazar kimdi? Bu kitap ya da yazarın üzerinizde nasıl bir etkisi oldu?
Çocuk kitaplarını saymazsak, meraklı bir okura dönüşmemi sağlayan iki yazar oldu. Biri Agatha Christie, diğeri Stephen King. Agatha Christie’nin ilk okuduğum kitabı Cinayet Alfabesi’ydi. King’in de Medyum. Çok yakın zamanlarda, neredeyse üst üste okudum ama hangisi önceydi emin olamıyorum. Ancak ikisinden de çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Öyle ki iki yazarın da kitaplarını toplayıp okumaya devam ettim.
Günlük yaşamınızda okuma alışkanlıklarınız nasıl bir yer tutuyor? Kendinize has bir okuma rutininiz var mı?
Okumadığım bir dönem hatırlamıyorum. Genellikle iki üç kitap birden okurum. Mümkünse biri roman, biri öykü kitabı, biri inceleme veya deneme. Okuma rutinim diyebileceğim bir şey yok ama. Oturup okuyorum. Bazen içimden geldiği gibi gelişiyor kitap seçimleri, bazı dönemler daha sistemli bir hal alabiliyor. Bir yazarın sırayla tüm kitaplarını okuma, bir ülke edebiyatıyla, türle veya dönemle ilgilenme gibi. Önümde her zaman okumayı planladığım kitaplar ve okuma listeleri oluyor diyebilirim.
Bir kitabı seçerken sizi en çok etkileyen unsurlar neler? Kapak tasarımı, yazar, tür, yoksa tavsiyeler mi?
Hakkında bir şeyler okumuş veya duymuş olmak genellikle. Tabii kitapçıda arka kapak yazılarına bakarak etkilendiğim de oluyor çok. Sevdiğim bir yazarın bilmediğim veya yeni bir kitabına rastlamak en etkili unsur ama tabii.
Aynı kitabı birden fazla kez okuduğunuz olur mu? Evetse, sizi tekrar tekrar okumaya iten nedenler nelerdir?
Evet kesinlikle. O kitabı, o kitabı okuduğum zaman hissettiklerimi özlemek oluyor genellikle neden. Bazen de yeni okuduklarım, izlediklerim ışığında yeniden ziyaret etme isteği oluyor.
Uzun süre etkisinden çıkamadığınız bir kitap var mı? Eğer varsa, bu kitabın sizi etkileyen kısmı neydi?
Çok var tabii. Etkileyen kısım ise değişiyor genellikle. Bazen yaşattığı dehşet oluyor bu, bazen edebi gücü, bazen mizahı. Her okuduğum kitap beni sarsıp etkisi altına almıyor ama senede bir iki kez bu tecrübeyi yaşayabiliyorum. Aynı durum filmler için de geçerli.
Başucunuzda her zaman bulunmasını istediğiniz bir kitap var mı? Bu kitap hangisi?
Başucuma sığmayacak kadar çok başucu kitabım var. Ama benim için her zaman yeri ayrı olan ve beni yazmaya yakınlaştıran yazar olarak Franz Kafka’yı anabilirim. Özellikle de Dava’yı.
Bir kitabı yarım bırakmak sizin için zor bir karar mı, yoksa kolayca yapabildiğiniz bir şey mi?
Kolayca yapabileceğim bir şey. Artık eskisine göre daha erken hissediyorum üstelik bırakmam gerektiğini. Ama yine de çok sık yaptığım bir davranış olmadığını söyleyebilirim. Epeydir bir kitabı yarım bıraktığımı hatırlamıyorum. Yarım bıraktığım film daha çok oluyor.
Okuduğunuz kitaplardan not alır mısınız? Bu notları daha sonra nasıl değerlendirirsiniz?
Çoğu okur gibi altını çizme, belirli paragrafları işaretleme alışkanlığım vardır. Hep olmuştur. Kurşun kalemle işaretleyip kitabın başına da işaretlediğim sayfaların numaralarını yazarım. Bu kitapları yıllar sonra tekrar okuduğumda işaretlediğim bazı yerleri o kadar etkileyici bulmayıp çok daha etkileyici yerleri işaretlemediğimi fark ederim hatta şaşkınlıkla. Yeni okumalarda yeni eklemeler yaparım. Sosyoloji, sinema, inceleme kitaplarında ise işaretlemenin ötesinde bilgisayara özetlerini çıkarıp içinden bazı bölümleri, belirli kavramları not alırım bazen.
Unutamadığınız ya da bir dost gibi hayatınızda tuttuğunuz bir roman ya da öykü karakteri var mı? Varsa, bu karakterin hangi özellikleri sizi etkiledi ve neden bu kadar unutulmaz oldu?
Çok var. Genellikle anti-kahramanlar, kaybedenler, kaybolanlar oluyor benim hayatımdaki karakterler. Oğuz Atay’ın, Yusuf Atılgan’ın, Sait Faik’in, Kafka’nın, Camus’nün, Perec’in, Becket’ın karakterleri gibi.
Son olarak, okurlarımıza da ilham olması açısından, sizin "olmazsa olmaz" dediğiniz ilk üç kitabı bizimle paylaşır mısınız?
Petersburg Öyküleri / Nikolay Gogol (iletişim)
Kiracı / Roland Topor (norgung)
Odun Kesmek / Thomas Bernhard (yky)
Hakan Bıçakçı Kimdir:
1978’de İstanbul’da doğdu. İlk romanı 2002 yılında çıktı. Çeşitli dergiler için
edebiyat eleştirileri, sinema yazıları ve öyküler yazdı. Senaryo ve çizgi roman çalışmalarında yer aldı.
Kitapları çeşitli yabancı dillere çevrildi. Normal Nefes Almaya Devam Edin, 2020 yılında “Cevdet
Kudret Edebiyat Ödülü”ne layık görüldü.