Nazlı Ayça Özkarahan: Okuma Alışkanlıkları - Başar Başarır

Bu hafta Okuma Alışkanlıkları köşesinin konuğu sevgili Başar Başarır.

Başar Başarır, edebiyatında hayatın ağırlığını büyük bir ciddiyetle taşırken, aynı zamanda her ayrıntıya ince bir mizah penceresinden bakabilen, bu ikili yaklaşımı ustalıkla harmanlayan bir yazar. Yazmaya ilkokul yıllarında karar vermiş olması, belki de onun dünyaya erken yaşta farklı bir gözle bakmaya başlamasını sağlamış. Bu erken fark ediş sayesinde, gerçek hayatın gürültüsünde görünmez hâle gelen sıradanlıkları yakalamış; onları güçlü bir iç yankıya, zaman zaman sarsıcı bir edebi dile dönüştürmeyi başarmış.

Okuru beklenmedik yerden yakalayan, ani ama sessiz sarsıntılarla düşünmeye, sorgulamaya davet eden bir yazar o. Cümleleriyle hayatın içinden geçerken, tanıdık mekânları, aşina yüzleri ve sıradan kabul ettiğimiz halleri sanki ilk kez görüyormuşuz gibi önümüze serer. Bu tavrı yalnızca hikâyelerinde değil, verdiği röportajlarda ya da sohbetlerinde de görmek mümkündür. Okuma alışkanlıklarına dair yöneltilen sorulara verdiği cevaplara da baktığımızda bu esprili ve kendine özgü, melankoli ile neşeyi, eleştiriyle beğeniyi, mesafe ile yakınlığı ustalıkla bir arada tutan dili bulmak mümkün.

Sizi Başar Başarır’ın okuma alışkanlıkları sorularıma verdiği cevaplarla baş başa bırakıyorum.   

 

Okumayı sevmenize vesile olan ilk kitap veya yazar kimdi? Bu kitap ya da yazarın üzerinizde nasıl bir etkisi oldu?

Korkarım okumaya Kemalettin Tuğcu ile başladım. İlkokul yıllarıydı. Önce hangisinden başladım çok emin değilim. Üç Arkadaş, Köye Gelen Yabancı ya da Köprü Altı Çocukları olabilir. Pasifik’te bir Türk Genci de. Yetim Malı da... Mühim değil zaten, hepsini, bütün diziyi su gibi içmiş, adeta yalayıp yutmuştum. Etkisi biraz tuhaf oldu. Duygusal bir travmadan söz edemeyiz. Yani okuduklarımın gerçek olmadığının farkındaydım. Kurgunun içinde eriyip gitmek gibi değildi de “bu adam bunları nasıl yazıyor?” sorusunun içinde kaybolmuştum. Sanırım ilk tepkim oturup kendi metnimi yazmaya başlamak oldu.

 

Günlük yaşamınızda okuma alışkanlıklarınız nasıl bir yer tutuyor? Kendinize has bir okuma rutininiz var mı?

Rutin denemez. Gel-gitler halinde okurum ben. Kimi zaman günde 700 sayfaya kadar çıkar. Kimi zaman da sıfır çeker.

 

Bir kitabı seçerken sizi en çok etkileyen unsurlar neler? Kapak tasarımı, yazar, tür, yoksa tavsiyeler mi?

Başlık çok önemli. Kapak tam değil, ama itici olmamalı. Yanıltıcı kapaklara çok kılım. Değerli tasarım erbabından hassaten rica ediyorum, içeriğine bakmadan kitaplara kapak yapmasınlar. Türkçe yazan her yazarın en az bir kitabını okumaya gayret ederim. Tavsiye makamında bir tek değerli eşim oturur. O “oku” diyorsa mutlaka okurum.

 

Aynı kitabı birden fazla kez okuduğunuz olur mu? Evetse, sizi tekrar tekrar okumaya iten nelerde nelerdir?

Zorunda kalmadıkça, yani çok hatırlamam gerekmedikçe aynı kitabı iki kere okumam. Seyrek olarak bazı kitapların bazı parçalarını... Misal, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ndeki halanın dirilme sahnesini eğlence olsun diye tekrar tekrar ve yüksek sesle okumuşluğum vardır. Alkolün etkisiyle tabii.

 

Uzun süre etkisinden çıkamadığınız bir kitap var mı? Eğer varsa, bu kitabın sizi etkileyen kısmı neydi?

Epeydir böyle bir şey yaşamadım. Ama 35 sene önce Tutunamayanlar’ı okuduğumda çarpılmıştım. Çok iyi hatırlıyorum. Beni o zamanlar etkileyen sanırım yazarın kendine biçtiği o sonsuz özgürlüktü. Kitabı okuyordum ama aynı zamanda sanki Atay’la birlikte masaya oturmuş, ben de yazıyor gibiydim. Yazsam ben de böyle yazmak isterim kafası.

 

Başucunuzda her zaman bulunmasını istediğiniz bir kitap var mı? Bu kitap hangisi?

Başucumda ödenmesi gereken faturalar duruyor.

 

Bir kitabı yarım bırakmak sizin için zor bir karar mı, yoksa kolayca yapabildiğiniz bir şey mi?

Çok zor değil imkânsız bir karar. Kendi seçimlerimizin tutsaklarıyız. Başladığımız şeyleri bitirmeliyiz. Aile terbiyem bunu gerektirir.

 

Okuduğunuz kitaplardan not alır mısınız? Bu notları daha sonra nasıl değerlendirirsiniz?

Beğendiğim yerlerin altını çizerim. İyi bulduğum sayfaların arasına sigara etiketleri sıkıştırırım. Sonra onlar öyle kalır. Belki gelecekte torun-torba filan olur, ellerine alıp bakarlarsa görürler. Yoksa bir numara olduğu yok.

 

Unutamadığınız ya da bir dost gibi hayatınızda tuttuğunuz bir roman ya da öykü karakteri var mı? Varsa, bu karakterin hangi özellikleri sizi etkiledi ve neden bu kadar unutulmaz oldu?

Okumak benim için öyle bir şey değil. Ben karakterlerle değil yazarlarla dost olurum. Onları da fazla rahatsız etmez, sadece yazı masalarının çevresinde dolaşırım. Yoksa bana ne kişinin özel hayatından, çorabındaki deliklerden, içtiği soğan çorbasından.

 

Son olarak, okurlarımıza da ilham olması açısından, sizin "olmazsa olmaz" dediğiniz ilk üç kitabı bizimle paylaşır mısınız?

Mezbaha 5, Kurt Vonnegut

Yedi Çınar Yaylası, Kemal Tahir

Dünyaya Sevgilerle, Kâmran S. Yüce

 

Başar Başarır Kimdir?

1970’te İstanbul’da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi’ni ve Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Londra’da City University Sosyoloji Bölümü’nde yüksek lisans yaptı. 1995 yılında girdiği televizyon yayıncılığı alanında uzun yıllar çalıştı. 2004’te Sait Faik Hikâye Armağanı’nı, 2014’te Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü, 2017’de Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazandı. Kent Kitabı (1992), Eski Şehrin Ayazı (1996) ve Nedir Hayat (2000) kitapları 2015’te Havaalanında Satılmayan Kitaplar derlemesinde; Getirin O Günleri Yakalım Bu Öyküleri (2003), Çıktığınız Hevesle İniniz (2004) ve Düzenboz (2012) kitapları 2014’te Bize Umut Gerek’te bir araya getirildi. 2013’te Teklifinizle İlgilenmiyorum öykü kitabı, 2017’de Sibop, 2021’de Dolunay İki Gece Sürer ve 2023’te Dünyanın Bütün Fıstıkları romanları yayımlandı. Kâmran Yüce’nin şiirlerini derlediği Dünyaya Sevgilerle kitabı ise 2023’te basıldı.

 

20/04/2025
70