
Metin Çalışkan: Kaptan Kurmaca - Bitmeyen Serüvenler
Bitmeyen Serüvenler
Yazarlığın binbir derdinden biri de çalıştığınız eserin bittiğine kanaat getirmektir. Mükemmelliyetçilikten mustarip olabiliriz, yazımızla fazlaca vakit geçirdiğimizden yazdıklarımızdan kopamayabiliriz, başarısızlık korkusu, okura karşı çok mu açık kaldım, beni görebiliyor mu kaygısı taşıyabiliriz.
Ama, yazarlığın çoğunlukla karar vermekle ilgisinin bilinciyle hareket etmek faydalı. Yazdıklarımızla vedalaşmak da o kararlardan... Kısacası, başkaları tarafından okunmak arzusundaysak kaçış yok.
Siz bana bakmayın.
Yazar mentorluğumda söylediklerimi uygulayamadığımın farkındayım, dahası bir parça mutluyum. Belki bu nedenle bitmeyen serüvenler arasında dolaşıp duruyorum. Belki de çabuk sıkıldığımdan veya maymun iştahlılığımdan.
Ne olursa olsun, eğer birlikte çalışıyorsak, siz söylediklerime kulak verin, yaptıklarımı yapmayın.
Zorluğuna karşın o son noktayı koyun. Çok geçmeden başka bir eserinize odaklanın.
Neleri Bitiremiyorum?
“Önce Köşk vardı. Tanrı sayılmasa da kendi kudretine sahipti. İki katlıydı, ahşaptandı. Sümbülden tokmaklı bir kapı, geniş vitrinler, sonsuzluk merdivenleri, sahanlıkta geyikli kilim, dört yöne ve bir de göğe bakan pencereler, ahşabı saran kiraz ağacı, genişçe bir bahçe. Bahçede şiir bilen kediler, diğer ağaçlar, tertemiz bir çeşme, ufak, rüzgârsız bir masa...”
Madamın Saklı Köşkü Öyküsünden
Çok, çok uzun zamandır bir öykü dosyasını bitirebilmenin peşindeyim. Metinleri tekrar tekrar yazıyorum; sözcükler değişiyor, hikâyeler dönüşüyor. Dosyaya yeni eklediğim öyküler veya çıkardığım öyküler oluyor. Hikâyelerin, anlatıcılığın cezbediciliğine kapılmış gidiyorum. Ama birkaç dosta, dosyayı bitireceğim hususunda söz verdim.
Mecburen çalışıyorum. Hedef sonbahar...
Ruşen Bey’in Olağanüstü Sıradan Vakaları
“Bir
Hayat Boyu Süren Arayış
Kim Olduğunu Anlamaya Çalışmazsan
Ne Aradığını Nasıl Anlayabilirsin?
Çocukluğumun puslu manzaraları... Biraz durup düşününce, kapalı bir göğün altında dünümün bugünümü nasıl etkilediğine dair ipuçları bulabiliyorum. Bugünümünse yarınımı kuracak temel olduğundan elbette eminim. Zamanın dalga dalga genişlediğini hissedebildiğim bir düşünce bu. Ama burada gözden kaçırabileceğimiz bir soru var:
Merkezde ne var?
Titreşen suyun, yapraklara vuran gün ışığının, kuş seslerinin, temiz çarşafların, karanlık sinemaların, akan zamanın, geçmişimizin, bugünümüzün, geleceğimizin, yani hikâyemizin merkezinde ne var? Biz mi? Evren mi? Yoksa başka bir şey mi?”
Altın Otu Vakası (Serinin İlk Dosyasından)
Ruşen Bey’in Olağanüstü Sıradan Vakaları isimli polisiye serisiyle de uğraşıyorum bir yandan. Kendini ciddiye almayan anlatı evreni kurmak peşindeyim. Bitmesini öyle arzuluyorum ki! Arzu yetmiyor tabii. Birkaç kitabın ana hikâyesini, kimi karakterleri çıkardım. Her kitabın birden fazla katmanı olsun niyetindeyim.
Bakalım günler neler getirecek...
İlham Perileri Bakım Rehberi (Grafik Roman)
Tedirgin Kumpanya Tarihçesi (Şiir)
“Tek Sütun Tek Kare
Bir yazı masası: Daktilo, notlar vesaire... Masanın arkasındaki
koltuk boştur. Bir ilham perisi açık pencereden bakmaktadır.”
Grafik Romandan
Biricik arkadaşım, kötü zamanlarımı onarma ustası ressam Simge Çelik ile (eserlerini takip etmek için) bir yolculuğa çıkıyoruz. Aslında ben çıkıyorum onu da sürüklüyorum. Anlatının tonu yazdıkça ortaya çıkacaktır. Hikâyenin parçaları, bir iki sahne zihnimde. Sonucunu merakla bekliyorum.
“Tedirgin Kumpanya Kuruluşunun Akabinde Cereyan Eden Meydan Muharebesi
hiçbir şey meydanda değilken
kaybettiğim köprü güvercinlerini
katlayıp cebime koyduğum kahretsin kentlerini aranırken
ikiye bölüp de birleştiremediğim
onca hasarlı anıyla uğraşırken
mesleki bir düelloda yara alan sinek birliler, karo ikililer, kupa üçlüler, maça dörtlüler
bir bir ellerimden kayıp giderken
istisnasız hepimiz
hepimiz yani hepimiz sıkılmayı bir illet sayarken”
Tedirgin Kumpanya Tarihçesi I Şiirinden
Şiire bulaşmasam olmazdı. Tabii gerçekten şiirse.
(İç sesle)
“Bir ben kalmıştım şairliğe varmak istemeyen.”
(Malum; dış sesle)
Birbirleriyle ilintili dizeler oluşturmak niyetindeyim. Ağır ağır ilerlediğim, unuttuğumun da olduğu bir çalışma.
Zamanı gelir elbet.
Umarım siz kendi eserlerinizi sonlandırırken ne aceleci davranırsınız ne de bir döngünün pençesine düşersiniz.
Kaptan Kurmaca'dan sevgilerle...