Gizem Pınar Karaboğa: Rüzgârlı Köşe - Altı Nokta İki

Eşyasız dört köşe, rüzgârı kırgın pencereden. Ne zaman taşındım kendimden? Hani her gidişte Metin Altıok’un Kavaklar’ı salınırdı ardımda? Bilirdim tüm gidişleri? Islık çalmayı denerdim. Hem sonra rüzgâr saçıma karışır, beni yine Kadıköy’e sürerdi.

 

SİMİTÇİ İLHAN ŞAHİDİMDİR:

Bir ayrılık sonrası, bir kavanoz çikolatayla, çiçekli bıçak hediye etmiştim ona. Çay ısmarlamıştı bize. Önce çikolatalı simitlerimizi, yüreğimi sonra...

Simitçi İlhan hala Moda’dadır ama unutmuştur beni. Bıçak pas tutmuştur. Yürek şimdi kof bir et parçası. Çiğne çevir ağzında yutamazsın; yoruldu söylemediklerim.

 

ŞÜKOM FOÇA’YA TAŞINDI:

Bir düştü Kadıköy’ü bırakıp İstanbul’a küfür savurup gitmek. Kurması hoş olan bir düş... Sanki ikimiz de inanmazdık gerçekleşeceğine. Fakat sanırım sen ıslık çalmayı da bilirsin. Aşk olsun sana Şükom, köşelerin yumuşak, rüzgârın ılık, göğün Kadıköy mavisi olsun. İzmir de ona küs olduğumu bilsin!

EDWARD ELGAR- Cello Concerto in E minor Op.85: I. Adagio (ama Jacqueline de Pre’den dinleyeceksin!)

Rıhtımda gece, varilde odun parçaları, parmaksız eldivenler, müthiş soğuk, ben ve tüm evsizler, Kadıköy, İstanbul... Geçmiş zaman çatlakları iyiden iyiye açıldı bu depremde. Beterdi bu seferki. Şöyle bir geçerken selam bile verse Simitçi İlhan, aşkla kardığım bu kolonlar iflah olmaz. Haydi diyelim Şükom pılını pırtısını toplayıp Moda Çay Bahçesi’ne geldi, çay söyledik, Wittgenstein’dan bahsettik... Değişir mi hüzünden balçığa dönmüş temelim, üzerinde titrek yükseldiğim?

Demek öyle oldu: Bir incecik rüzgâr bile yollamadan Kavaklar’ın kulağına, duvarlarımdaki posterleri indirdim bir gece: Rulo oldu Nazım, Los Lunes Al Sol film afişi. Sait Faikler yemyeşil yükseldi bavulda, Haydar Ergülen Hoca’mın Yayan Yapıldak’ı paltomun iç cebinde, sırtımda bir ukulele, cebimde bir siyah oje, koltuğumun altında defter, bir de avucumda not:

Taş olsam yanmış idim, toprak oldum da dayandım.”      

 

DEVAMI GELECEK…

mi?

 

28/04/2025
316