Fuat Sevimay: Demokratik Hacı Dayı XIV

BU DA HALK

Demokratik Hacı Dayı heykeli etrafında bunlar yaşanırken, merkez medyanın büyük kısmında çarşaf çarşaf “Kaydırı Kuppak, zulüm, türban, gözü yaşlı torun, şehit Hacı Dayı,” haberleri çıkıyordu. Halkın bir kısmı, maşallah yahu ilçemize bak, torun kız sayesinde bütün memleket bizi konuşuyor, deyip ne olup bittiğinden bağımsız pek mutlu pozlar verirken, halkın diğer kısmının, özellikle de halk temsilcilerinin derdi başka.

Gizlice toplandıkları, ilçenin kuzeyindeki Gezi Mesiresi’nde, ne olacak bu Kaydırı Kuppak’ın gerçek sorunları ve halkın bir kısmının o sorunları umursamaz hali diye dertlenmekte, bir yandan da çay içmekteler.

Yahu diyor, İşçilerin Temsilcisi, kaç arkadaşımız işten atıldı, yemekten zehirlenmeler yaşandı, iki kardeşimiz iş cinayetinde canını kaybetti, parmağı kopanları, dizi dönenleri, sakat kalanları saymıyorum bile, ama bir tanesi basında yer bulmadı. Meydanda toplanan halktan da gık çıkmıyordu. Duysalar da cenazeye gelip helvalarını yiyor, sonra, çok üzüldük ama takdiri ilahi deyip geçiyorlardı. Öte yanda torun yüzünden yer yerinden oynuyor. Ben dayanamıyorum arkadaşlar. Bu saçmalık daha ne kadar sürecek?

Hem de saçmalığın daniskası, diyor Ham’fendi. Kocasından, babasından durmaksızın dayak yiyen kız kardeşlerime içim kan ağlıyor. Çare olalım, seslerini duyuralım diye konu komşuya sorduğumuzda, aman biz ne karışırız bacım, ev halidir diyorlar. Kafayı yiyeceğim. Gerçi üzülüp içli içli ağlayan da var ama sonunda ellerini çaresizce açıp böyle gelmiş böyle gider diyorlar. Bu Kaydırı Kuppak’ta delirmemek elde değil.

Can kayıplarıyla şiddetle kıyaslanmaz ama esnafın hali de perişan, diyor Manav. Kaydırı Kuppak’ın her tarafını Hoca Efendi’nin marketleriyle doldurdular. Öyle olunca çiftçiler de onlara bağımlı halde. Ellerini Hoca Efendi, kollarını bankalar kapmış durumda. Hem de bu marketler üç kuruşa adam çalıştırıyor, her işi zavallı çocuklara yaptırıyorlar. Rekabet etmek imkânsız. Çarşıdan kaç komşumuz iflas edip bunların deposunda sevkiyatında korkunç koşullarla işe girdi. Siftahsız dükkân kapattığımız oluyor.

Sizin durumlar fena. Ama yine de yaş almış, meslek edinmişsiniz, neye dertleneceğiniz belli, diyor Öğrenci Temsilcisi. Biz okuyoruz, dirsek çürütüyoruz ama mezun olunca ne olacağına dair, kimin bizi nasıl sömüreceğine dair hiçbir fikrimiz yok. Üç gün sonra manyak torunu yeniden işe alırlar ama benim okulu birincilikle bitirecek arkadaşlarım işportacılık, hamallık, en fazla getir götür yapar. İki müzik dinlemeyi, sinemaya tiyatroya gitmeyi zaten hepten unuttuk. En yakın kitapçı kent merkezinde. Ot gibi yaşayalım, sonra da kuruyup solalım istiyorlar. Öte yanda Hoca Efendi’nin yurtlarına erzak yağıyor. Kaç arkadaşım o yurtlara geçsem mi düşünüyor. Kendimizden ya öyle vazgeçeceğiz ya böyle. İki ucu boklu değnekte yaşarcasına.  

Sorunları da sorunların kaynağını da biliyoruz arkadaşlar, diyor Manav. Peki ne yapmalı? Böyle konuşup konuşup, dertlenip dertlenip dağılacak mıyız? Harekete geçelim, sonuç alırız almayız orası ayrı ama en azından kendimize karşı saygımızı koruruz. Hem bakmayın, bir kısmının ya tuzu kuru ya da cahil, ama güçlü bir ses çıkarırsak bize destek verecek, canı sıkkın çok Kaydırı Kuppaklı da tanıyorum. Önceki başkan döneminde onca homurtu nereden çıkıyordu sanıyorsunuz?

Sosyal medyaya yazalım, diyor Öğrenci. Twitter’da şöyle etkili bir entry yapsak, yürüse gitse tüm memleket sesimizi duyar vallahi.

Entry ne la, diyor İşçi. Dilini eşek arası soksun. Sen akşamları vibe da alıyorsundur. Başlatma vibe’ına entry’ne, düzgün konuş.

Öğrenci ne yapsın. Gülüyor, gülüşüyorlar. Ama İşçi haklı. 

Ne yapayım be abi, diyor. Başka milletler, bilmem kaç milyar önceki büyük patlamanın peşine düşüyor, bilim almış başını gitmiş, biz burada Hacı Baba takkesinin kıvrımında kuruyoruz. İnsanın ağırına gidiyor yeminle.

Sorun yaşayan her kesimden birkaç kişiyle konuşup, YouTube’a koyalım diyor Ham’fendi. Hem daha kalıcı olur, uçup gitmez hem de bakmayın, halk kameraya meraklıdır. Doğru sorular sorduk mu dile gelirler.

İşçi Temsilcisi, bu change dedikleri mecrada imza toplanabilir, diyor. Bilmem ne işe yarıyor ama orası da etkili gibi, hem kimin bizden yana olduğunu görürüz.

Manavın başı dertli dertli sallanıyor. Lan, diyor, saydıklarınızın hepsi baş dallama Amerika’nın boku. Fişlenmeye yer mi arıyorsunuz? Ankara’dan, aman Kaydırı Kuppak’ta işçi dertleri için elli imza toplamışlar, yazıktır, dur hemen gidip tedbir alalım çare bulalım mı diyecekler, güldürmeyin beni.

Peki öyleyse, diyor Ham’fendi.

Hanımlar beyler, diyor Manav, sonra sözünü toparlamak için şöyle bir duraklıyor. Babamlar zamanında hem ilçede hem de bazen kentte meydanlara çıkar, gürül gürül itiraz ederlermiş. Bizim tabandan gelen eylemlere ihtiyacımız var. Gerçek yüzümüzü göstermediğimiz, sokağa inmediğimiz, meydanda dimdik durmadığımız sürece bunlar boş işler. Milletin gazını almalık, şu şundanmış, bu bundanmış demelik işler. Yapmayalım demiyorum, siz isterseniz gene yapalım ama bizim öncelikle sokakta, buradayız arkadaş diyecek, bizi sömürmeye yer arayan pezevenklerin en azından gözünü korkutacak eylemler sergilememiz gerekiyor.

Haklısın abi, diyor Ham’fendi. Meydanda oturma eylemi başlatalım. Ben varım. Şükran’gilleri falan da toplarım. Annemgil, yengemgil, onun görümcesi falan tekmil gelirler. Görsünler bakalım el mi yaman bey mi yaman.

Manav’ın başı bu kez keyifle, işte bu dercesine sallanıyor. Var mısınız, arkadaşlar diye soruyor. Hem İşçi hem Öğrenci tereddütsüz, elbette, diyorlar. Tamam öyleyse, yarından tezi yok meydandayız. Hadi bakalım, battı balık yan gider.

Öylece onlar da ertesi öğlen, Demokratik Hacı Dayı heykelinin karşısında oturma eylemi başlatıyor. Bir Türk büyüğünün dediği gibi; yollar yürümekle, meydan oturmakla aşınmaz. Dağ başını duman almış, oturalım arkadaşlar.

İlçede gerilim had safhada. Dur bakalım n’olacak!

17/04/2025
185