Ezgi Aydın: Bir Yaprak Sarmasının Düşündürdükleri - Karanfil Kokulu Günce, Yazma Cesareti

Merhabalar,

Elimde, felsefeci yazar Metin V. Bayrak’ın kaleminden Karanfil Kokulu Günce: Yazma Cesareti duruyor. İsmine ilk baktığımda dikkatimi ‘yazma cesareti’ vurgusu çekmişti.

Aristoteles, cesaretin “korku” ve “cüret” arasında bir orta olma hali olduğunu söyler. Bu bağlamda düşünmeden edemedim:

Kendimizi bazen cesur hissetsek de gerçekten cesur muyuz? Ve hayatımızda cesaret gösterdiğimiz neler var?

Bu günceyi yazanın hayatında yazmaya cesaret etmek var: Karanfil Kokulu Günce’yi yazmaya.

Yazan kim?

Kitabın kahramanı olan ne küçük ne de büyük bir çocuk.

Peki, her yazma eylemi, cesaret olarak görülebilir mi? Peki bu çocuğu cesur yapan ne?

Böylesine içten bir günce yazmak olmalı cevap. Çünkü çok soru sormakla kalmayıp pek çok yanıta ulaşıyor. Ve öğrenerek büyüme yolculuğunda ilerliyor.

Kahramanımız nice emek sonucu sofralarımızda yer bulan bir yemekten dahi ilham alabiliyor:

Bir yaprak sarmasına bakınca ne görüyorsun?

Aslında bütün işimiz, “görmek”te bitiyor olmasın? Çoğumuz genellikle “bakmak”tan yanadır. Ama hayatta neyle ilişkideysek, ki bu bir yaprak sarması da olabilir, öğrenmenin sonsuz kaynağı var; yeter ki içinde yaşadığımız evrene bakmasını bilelim.

Öğrenme demişken, bu güncede deneyimle öğrenme var. Ve bilginin, sınırları çizilmiş bir formatta zihinlere monte edilmesine bir yakarış:

Bize sürekli merak etmediğimiz şeyleri anlatıyorlar. En basitinden dersler; içinden çıkılası değil.

İşte bu gibi şeyleri yazmaktan bahsediyorum, böylesine içten bir günce yazmak derken.

Bu çocuk, büyüklerin ona nasıl davrandıklarını “görmek”te de usta:

Evet, bana robotmuşum gibi davranılmasından da hoşlanmıyorum. Benim de fikirlerim, duygularım var.

Sahi, büyümek ne demek? Yalnızca verilen komutları takip ederek büyüyebilir miyiz? Komutlara uyarak yaşayanların nasıl bir bilinci olabilir?

Hata yapmayı öğrenmeden büyüyoruz, büyütülüyoruz. Neyse ki kahramanımızın anneannesi, destekleriyle ve ufuk açıcı edasıyla onun böyle büyümesine sıcak bakmıyor. Şöyle diyor:

Beşer şaşar”, yani insan yanılır, hata yapar.

Ve tane tane açıklıyor. Belki de bir çocuğun öğrenme yolculuğuna eşlik eden en kıymetli ve de kalıcı şey, bu türden incelikler olabilir.

Karanfil Kokulu Günce, nice yüzleşmelerle dolu. Kahramanımız gerçeklerle önce kendisi yüzleşiyor. Gerçeklerle yüzleşmekten genellikle korkulur, ne dersiniz? Buna, yazma cesaretinin “korku” ayağı demek istiyorum. Fakat kahramanımız meydan okuyor çoğumuzu esir alan o korkuya:

Daha önce anlamadığım bir şeyi anlayınca hissediyorum büyüdüğümü. O nedenle bir an evvel daha da büyümek, her şeyi anlamak istiyorum.

Yazma cesaretinin “cüret” ayağı sanki bu.

İşte böylelikle Karanfil Kokulu Günce, bendeki yazma cesaretini ete kemiğe büründürerek somutlaştırmış oluyor.

Bu kitapla, yetişkinliğe adım atacak bir çocuğun yaşamı ve yaşantılarının izdüşümleri üzerine düşünmesinin ne kadar doğal bir istek ne kadar değerli bir yeti olduğunu görmek mümkün.

En iyi arkadaşı Deniz’in yokluğu, kahramanımızda büyük bir eksiklik yaratsa da o, hatıralardan da anlam çıkarmasını biliyor:

Nedense seninle yaptıklarımızdan hiçbir zaman pişman olmadım. O huzursuzluk denen duygu içimi hiç kaplamadı. Belki de özgürlük, huzursuzluğun var olmaması, yaptıklarımızın içimize sinmesi, ruhumuzu kusturmaması demek.

Kahramanımızın böylesi düşünceleri, yine “görmek”le ilgili. Görünmeyeni kavramanın minyatür hali sanki.

Kahramanımız sayfalar boyunca adeta kendine özgü bir büyüme yolculuğunda. Dış dünyayla ilgili iç çatışmaları da ona büyümenin kapısını daha çok açıyor. Öğrenerek büyüyor. Yaptıklarının sonuçlarını tatmak istiyor. Böylece bütün motivasyonu öğrenmekten yana oluyor. Çünkü bir düşünce varlığı olarak hayatta kendine yer açmak, deyim yerindeyse bu hayatta yerini bulmak istiyor ama bunu düşünerek, deneyimleyerek yapmak istiyor yani yaşamak istiyor hepimiz gibi.

“Düşünce” hakkında kitapta güzel bir cümle buldum:

Düşünceler kan damlasına benzemez.

Yani, tek bir sözcükten genelin özelliğini kavrayamayız. Bunun gibi, aslında, bu kitap da bütün bölümleriyle birlikte genel bir söylemi paylaşıyor. Yaşam üzerine birlikte düşünmeye davet ediyor. Kim bilir belki siz de bu daveti kabul edersiniz.

Kitabı okurken bilge anneannenin kahramanımızın hayatına bütün varlığı ile sinmişliğini betimleyen karanfil kokusunu kesinlikle hissedeceksiniz. Ne ismi ne cinsiyeti açıkça paylaşılan kahramanımızın hayatının ince noktalarında üç temel dayanağı var: anneannesi, arkadaşı Deniz ve internetteki araştırmaları.

Kitapta yazanlar gerçek büyümeye, sevgiye bir davet; ayrımcılığa, nezaketsizliğe, zorbalığa ise bir ağıt niteliğinde.

 

 

25/08/2025
147